Bir dakika bile
geçmeden kapı hızla ardında kadar açıldı ve Tyler’ın hizmetlisi büyük bir
gülümsemeyle kızı karşıladı. Fanny, kızın neşe saçan yüzünden gözlerini
ayırdığında, ellerinin un bulaşığı olduğunu gördü.
Brenda Fanny’nin
bakışlarını fark etmiş olacak ki; “Lütfen kusuruma bakmayın,” dedi. “İçeri
geçin, Bay Tyler sizi bekliyor.”
Fanny kızın mahcup
gülümsemesini görünce ister istemez ifadesini yumuşattı. İçeri girmeden önce elini
uzatarak; “Sizinle daha önce gerektiği gibi tanışamadık,” dedi. “Ben Fanny.”
Brenda genç kızı
daha da şaşırtarak birkaç adımda küçük verandaya çıktı ve ellerinin un bulaşığı
olmasına aldırmadan Fanny’le içtenlikle tokalaştı. “Çok memnun oldum efendim,
bende Brenda.”
Fanny, Brenda’yı
sevmişti. Kız doğal bir zarafete ve masum bir neşeye sahipti. “Bende memnun
oldum,” dedi. Sonrada beklentiyle içeri baktı. Bay Tyler’ın şimdiye kadar
kapıya çıkmasını beklemişti ama anlaşılan beyefendinin keyfini bozmaya hiç niyeti
yoktu.
Brenda, Fanny’nin
hala tutmakta olduğu elini bırakıp az önceki davetini yineledi. “Lütfen içeri
geçin.”
Fanny bu defa ufak
bir baş onayıyla, önden içeri giren kızı takip etti. Bu arada kıza belli
etmeden ellerindeki un bulaşığını üzerine silmişti. Daha önce geldiği için yolu
biliyordu. Brenda’nın koluna hafifçe dokunarak kızın kendisine bakmasını
sağladı. “Ben yolu biliyorum Brenda. İşin varsa benimle vakit kaybetme.”
Hizmetli önce
itiraz edecekmiş gibi dudaklarını kıpırdattı ancak Fanny’nin samimiyetini fark etmiş
olacak ki; “Bay Tyler salonda efendim,” diyerek Fanny’nin yanından geçmesini
bekledi.
Fanny, Brenda’ya
gülümseyerek salona adımını attı… Kız, Tyler’ı ne halde görürse görsün
şaşırmazdı ama kendine hemen kabullendirdiği gibi adamı yerde puzzle yaparken bulmak
kesinlikle beklentilerinin dışındaydı.
“Bay Tyler!” dedi
bir solukta. Sesinin pürüzlü çıktığını duyunca yutkunma ihtiyacı hissetti.
Adam hiç istifini
bozmadan başını kaldırıp şaşkına dönen Fanny’nin yüzüne baktı. “Hoş geldiniz
Bayan Fanny. Birazdan yanınızda olacağım, lütfen oturun.”
Fanny, Tyler’ın
gelişigüzel işaret ettiği koltuğa oturmak yerine sinirli adımlarla genç adamın
yanına yaklaştı. “Geç kalmıyor muyuz?” diye sordu sıktığı dişlerinin arasından.
Tyler kolundaki
saate bakmak için dikkatini puzzle-dan ayırdı. “Geç kaldığımızı sanmıyorum
Bayan Fanny, tam 5 dakika erken gelen sizsiniz.”
Genç kız öyle
olmadığını söylemek için dudaklarını araladı ama Tyler’ın evine geldiğinde
saate bakmamıştı. İtiraz edip kendini savunmayı deli gibi istese de, içten içe adamın
haklı olduğununda farkındaydı.
“5 dakika erken
gitmemizde bir sakın… Ne yapıyorsunuz?” Fanny Tyler’ın deli gibi etrafına
bakındığını görünce şaşkına dönmüştü. Adam adeta hayatı buna bağlıymış gibi
gözlerini açmış koltuğun altını tarıyordu.
Kız ister istemez
merakına yenik düşüp genç adamın yapmaya çalıştığı minik parçacıklı puzzle-a
dikkat kesildi. Eksik kalan küçük yeri gördüğünde adamın ne aradığını anladı.
İstem dışı etrafına bakınmaya başladı. Bir adım geriye atınca ayağını
kaldırdığı yerden, kayıp puzzle parçası genç kıza göz kırptı.
Fanny’nin
dudakları ağır ağır yukarı kıvrıldı. Hala aranmakta olan Tyler’a belli etmeden
yere eğilip küçük parçayı aldı ve elinde evirip çevirdikten sonra yavaş
hareketlerle puzzle-a yerleştirdi. Sonra da boğazını temizleyerek Tyler’ın
dikkatini çekmeye çalıştı, neyse ki adam bu sefer toparlanıp seri bir hareketle
ayağa kalkmıştı.
Genç kız
karşısındaki adamın doğrulunca ortaya çıkan azameti karşısında belli etmeden
biraz geri çekildi. “Ne aradığınızı öğrenebilir miyim?” diye sordu sakin bir
ses tonuyla.
Tyler ellerini
dağınık saçlarından geçirerek gülümsedi. “Puzzle yapıyordum gördüğünüz gibi ama
son parçası kayıp.”
Fanny’den küçük
bir; “Hım…” sesi çıktı. “Ben puzzle-ın tamamlandığını sanıyordum. Yanlış mı
görüyorum yoksa?” Kız, içinde aniden yükselen gülme dürtüsünü bastırmak için dişlerini
dudaklarına geçirdi. Bunun kendisini bir süre engelleyeceğini düşünüyordu.
Tyler, genç kıza
delirmiş gibi baktı, sonrada Fanny’nin ısrarla gözlerini diktiği yöne döndü.
Genç adam puzzle-ın tamamlandığını gördüğünde şaşkınlıkla gözlerini açtı. “Bu
nasıl…”
Tyler sözünü
tamamlayamadan Fanny kahkahalara boğuldu. Adamın derin bakışları içine işlese de
kendini durduramıyordu. Sonunda dayanamayıp gülmekten iki büklüm olan bedenini
en yakınındaki koltuğa bıraktı.
Fanny belki de
yıllardır ilk kez bu kadar içten ve gerçek bir kahkaha atıyordu ancak bunu, çok
uzun zaman sonra fark edecekti…
******
Tyler Fanny’i
izlerken ilk kez zamanı durdurmayı diledi. Kızın az önceki numarası yüzünden
aklından bin bir türlü hinlik geçiyordu. Ona deli gibi bağırabilir, kapıya
koyabilir ya da arabasını çizebilirdi. Fakat bunların hiç birini yapmak içinden
gelmiyordu, aslında Tyler’ın şu anda istediği tek şey; Fanny’i kendine çekip
büyük bir iştahla öpmekti…
Fanny’nin gülmeyi
kesip ayağa kalktığını görünce, hiç istemeden daldığı hayal dünyasından
sıyrıldı. Kız ne yazık ki kendini çabuk toplamıştı. Tyler biraz daha o müzikal
kahkahayı duyabilmek için her şeyini verebilirdi. Ah, diye düşündü. Ona ne
zaman bu kadar bağlandım?
Ellerini iki
yanına açarak “Üzgünüm,” dedi Fanny.
Tyler kaşlarını
kaldırarak kıza üzgün olmadığını bildiğini belli etti.
Fanny sessizce
kıkırdadı. “Gerçekten üzgünüm. Her ne kadar belli edemesem de.”
Tyler’da sonunda
kıza gülümsemek zorunda kaldı, Fanny’nin gülerken çevresine yaydığı inanılmaz
bir enerjisi vardı ve genç adam bu durumdan kızın bir haber olduğundan emindi.
Fakat gülmediği anlarda, yani çoğu zaman, Fanny’nin gözlerinde buğulu bir hüzün
kol geziyordu. Tyler o hüzün bulutlarını birkaç dakikalığına da olsa dağıttığı
için memnundu.
Genç adam duruşunu
biraz daha dikleştirerek kısa süre önce yerle bir olan karizmasını toparlamaya
çalıştı. Fanny’de bu çabanın farkına varmış gibi görünüyordu. Az önceki kahkahadan
kalma izlerin yerini, dudaklarının kenarında canlanan alaycı kıvrımlar aldı. Tyler
kendini can yakıcı bir saldırıya hazırladı. Ancak kız; “Artık gidebilir miyiz?”
demekle yetindi.
Genç adam
bocaladığını belli etmeden gülümsedi. “Arabamın anahtarlarını alıp geliyorum
hemen.” Ancak daha birkaç adım atamadan Fanny’nin kolunu tutan eli tarafından
durduruldu. Şaşkınlıkla dönerek genç kıza baktı. Fanny eli yanmış gibi aniden
irkilerek geri çekilmişti. Tyler kolundan bedenine sıcak bir elektrik akımının
dağıldığını hissediyordu. Beklenti dolu gözlerle kıza bakmaya devam etti.
Fanny “Benim
arabam var,” dedi. Tyler’ın hala bocaladığını görmüş olacak ki “Nasıl olsa aynı
yere gidiyoruz, bir tane arabaya sığarız değil mi?” diye sordu.
Tyler arabaya
sığacaklarından emindi ancak Fanny’nin ruh halinin önceden kestirilemeyen
türden olduğunu çoktan fark etmişti. “Emin misiniz?” diye sordu. Sonradan kızın
gazabına uğrayıp yol kenarında bırakılmayı istemezdi.
Fanny az önce kolunu
tutan elini çoktan cebine sokmuştu. “Tabii ki eminim!” dedi hafif bir sinirle.
Genç adam daha
fazla üstelemeden teklifi kabul etti. Kızın arkasından evden çıkarken Brenda’ya
seslenmeyi de ihmal etmemişti.
Dışarı
çıktıklarında Fanny yolu bilmediği için arabanın anahtarlarını Tyler’a uzattı.
Genç adam sürücü koltuğuna geçtiğinde kızında yolcu koltuğunda yerini aldığını
gördü. Emniyet kemerlerini taktıktan sonra yola çıktılar. Tyler arabayı
tanımıştı. Kızla bu araba sayesinde tanışma imkânı bulmuştu.
“Sanırım
arabanızda ciddi bir sorun yokmuş,” dedi sohbet açmak adına.
Camdan dışarı
bakan Fanny başını genç adama çevirdi. “Gördüğünüz gibi hayır, ciddi bir sorun
yokmuş.” Tyler sessizce başını salladı. Kızın kendisiyle sohbet edecek havada
olmadığını anlamıştı.
Bir süre tek
kelime etmeden yol aldılar. Tyler sessizliği bastırmak için radyoyu açmayı
düşündü bir an, ancak araba kendisinin olmadığı için bu fikri kafasından
uzaklaştırdı. Sonunda Fanny camdan dışarı bakmayı bırakıp Tyler’ın yüzünde
sabitledi gözlerini. Genç adam kızın bir şey söylemek üzere olduğunu
hissetmişti bu yüzden gözlerini yoldan ayırmadan Fanny’nin konuşmasını bekledi.
“O gece,” diye
mırıldandı kız. “Beni neden tamircide bırakıp gittiniz?”
Tyler böyle bir
soruyla karşı karşıya kalacağını düşünmemişti. Aslında uzun bir süre kendi
aklını da meşgul eden bu konuyu diğer soru işaretleriyle beraber zihninin
derinliklerine itmiş ve bir daha da oradan çıkarmamaya karar vermişti. Kızın
bir cevap beklediğini biliyordu. Fanny bir iki kelimeyle geçiştirebileceği
biride değildi.
“O an için öyle
davranmak doğru gelmişti,” dedi genç adam. Sesinin sakin ve pürüzsüz çıkması
hoşuna gitti. “Beni görmekten o zamanda çok hoşnut değildiniz.”
Bu cevaptan sonra
aralarında ufak bir sessizlik oluştu. “Anladım,” dedi Fanny bir süre sonra.
Tyler aldığı
yanıtla rahatladı. Kızın konuyu daha fazla deşmesini istemiyordu. Ancak
aralarında yeniden o soğuk sessizliğin oluşmasına da izin vermeyecekti.
“Bayan Fanny,”
dedi kızın dikkatini yeniden üzerine çekmek için. Derin mavi gözler gözlerine
odaklanınca yutkunarak devam etti. “Helen’le konuşurken sözlerimizin
çakışmaması için birkaç konuya açıklık getirmeliyim. Muhtemelen bizim nasıl
tanıştığımız öncelikli sorusu olacaktır. Bunun için otelin açılışında
tanıştığımızı söyleyebiliriz. Bu süre ilişkimizin başlaması için kısa olsa da,
Helen konuyu deşmeyecektir. Kişisel konularda istediğiniz bilgileri
verebilirsiniz. Hala iki yabancı kadar uzak olsak ta Helen’e bunu
yansıtmayacağınızı umuyorum.”
Tyler istekleriyle
kızı sıkmamayı umuyordu. Bunun kendisi için ne kadar büyük bir iyilik olduğunu
bilse, Fanny belki daha esnek davranırdı. Neyse ki kız; “Tamam,” dedi omzunu
silkerken. “İtiraz etmemi gerektirecek herhangi bir şey söylemediniz.”
Tyler, Fanny’nin
bu kadar uysal davranması karşısında şaşırmamaya çalışıyordu ama kızın aklının
başka şeylerle meşgul olduğunun da farkındaydı. Fanny’nin verdiği kısa ve
dikkatsiz cevaplar bir erkek için onur kırıcıydı aslında, hele ki Tyler gibi
istediği her kızın dikkatini çekecek cazibeye sahip bir erkek için bu durum fazlasıyla
can sıkıcıydı.
Adam içinde
yükselen sinirini sevimli bir gülümsemenin ardına sakladı. Ortada hiçbir sorun
yokken öfkelenmekte neyin nesiydi? Dengesiz ruh halleri delirmekte olduğunu mu
gösteriyordu yoksa?
Zihnini gereksiz
düşüncelerden soyutladı. Fanny’nin dikkati de artık kendisinde değildi. Ne zaman dikkatini çektim ki zaten? Diye
düşündü adam. Bu durumu meydan okuma olarak algılamamak için ilgisini hızla
ilerledikleri yola verdi. Eğer Fanny için mücadeleye girerse, galip çıkamama
ihtimalinin yüksek olacağını düşünüyordu. Bu kız, dört mevsimden daha çeşitli
bir ruh haline büründürmüştü adamı. Asıl ilginç olan ise Tyler’ın bu durumdan
gittikçe daha fazla keyif almasıydı…
Helen’in evine
varana kadar bir daha konuşmadılar. Genç adam yıllarca gidip geldiği yolların
tanıdık huzuru karşısında gülümsedi. Helen’i seviyordu. Ona olan duygularını
ifade etmek için süslü kelimelere ya da gereksiz ispat çabalarına ihtiyacı
yoktu. Onlarınki gerçek bir aile sevgisiydi. Hiçbir zaman karşılıklı seni
seviyorum sözleri dile getirilmese de, kalplerinin bir yerinde birbirlerine
ayırdıkları o kocaman yerin farkındaydılar.
Gidecekleri yere
vardıklarında Tyler arabayı park edip indi. Fanny’de yanında yerini almış
şaşkınlıkla etrafını seyrediyordu. Genç adam, kızın burayı sevdiğini
gözlerinden anlamıştı. Bunun kendisini neden bu kadar mutlu ettiğini ise daha
bol bir zaman diliminde düşünecekti…
UMARIM BEĞENİRSİNİZ...