Arabaya bindiklerinde
kızın keyfi yerindeydi. Tyler’ın parfümünün kokusu aracın içini doldururken
ister istemez derin bir nefes aldı. Eğer kendini dizginleyemezse bu adama
alışmaya başlayacaktı. Hislerini kontrol altına alabilmek için araba hareket
ettikten sonra bir süre hiç konuşmadı. Sessiz dakikalardan sonra ise aklına
takılan soruyu sormak için daha fazla bekleyemeyeceğini anladı.
“Bay Tyler,” dedi
sakin bir sesle. “Helen yalnız mı yaşıyor?”
Genç adamın bu
soruya şaşırması kızı huzursuz etti. Adamın cevap vermesini beklerken kaşları
istem dışı çatıldı.
Tyler boğazını
temizledikten sonra “Hayır,” dedi. “Hiç evlenmemiş olan yardımcısıyla birlikte
yaşıyorlar.”
Fanny bu cevaptan
sonra rahatlayarak çatılmış olan kaşlarını düzeltti. Helen her ne kadar
sağlıklı ve dinç gözükse de azımsanamayacak bir yaştaydı ve yalnız yaşaması
uygun değildi.
Kız, Tyler’ın
gözlerini üzerinde hissedince başını çevirip genç adamın bakışlarına karşılık
verdi.
“Helen’in yalnız
yaşama ihtimali sizi rahatsız mı etti?”
Fanny omzunu
silkti. “Tabii ki rahatsız etti. Yalnız bir hayat sürmek sanıldığı kadar kolay
değildir.”
Tyler’ın
gözlerindeki ifade değişince Fanny kasıldı. Adamın yalnızlık konusunda tecrübeli
olduğunu anladığına dair zırvalıklarla dolu bir konuşma yapmasını bekledi. Oysa
Tyler sadece gülümsemiş ve bakışlarını tekrar yola dikmişti. Fanny afallamasını
gizleyebilmek için birkaç saniyeye ihtiyaç duydu.
Bu adam Fanny’nin
sandığı gibi yüzeysel bir züppe değildi. O anlamlı bakışları her genç kızın
kalbinin hızla çarpmasına yeterdi ve adamın kendi çekiciliğinin farkında olduğu
da belliydi. Genç kız kalbinin çevresine ördüğü kalın duvarın, Tyler’ın delici
yeşil gözlerine bakınca etkisini ağır ağır yitirdiğini ve her bir yakıcı
bakışmada tuğlaların teker teker yerinden söküldüğünü hissediyordu.
Aşkı tekrar
hayatına sokmak, yapmayı istediklerinin arasında en son sırada bile yer
almıyordu ve Fanny bu durumu tehlikeli derecede tehdit eden yanındaki çekici
adamdan elinden geldiğince uzak kalmalıydı. Korkunun yanına yaklaşmasına bile
izin vermeyen buz küpü Fanny, hakkında hiçbir şey bilmediği bu adamdan;
Tyler’dan korkuyordu! Evet, bunu itiraf edebilecek kadar dürüsttü kendisine
karşı…
Yinede şayet kalbi
kendisine ihanet edip saklandığı yerden aniden ortaya çıkmazsa, Fanny yıllar
önce kendisini adadığı şövalyelik görevini başarıyla yerine getirmeye devam
edecekti. Geri çekilmek, Fanny’nin
onuruna yediremeyeceği türden bir davranıştı...
******
Yolculuğun
sessizliğinden yine rahatsız olan Tyler kaçamakça bir bakış attı kıza. Ancak o
saniyede bunu yapmamış olmayı diledi. Çünkü Tanrı biliyor ya Fanny’nin yan
profili bile bir ressamın tablosuna aktarmayı isteyeceği türdendi.
Adam yutkunarak
gözlerini tekrar yola çevirdi. Filmlerde izlerken dalga geçtiği, aşkın pençesine
düşmüş çaresiz, zayıf adamlar gibi hissediyordu kendini. Bu denli zavallı
hissetmesine neden olduğu için Fanny’e karşı içinde dizginleyemediği bir öfke
dalgası yükseldi. Ancak bu ani sinir travması geldiği gibi gidiverdi. Bunda
Fanny’nin derin bir soluk alarak Tyler’a bakmasının nedeni de büyüktü.
“Bir sorun mu
var?” diye sordu genç adam. Daha fazla suskun kalamamıştı.
Fanny omzunu
silkti. “İşle ilgili.”
“Anlıyorum,” dedi
Tyler bir şey söylemiş olmak için. Fanny’nin tuhaf bir ifadeyle kendisine
baktığını görünce dayanamayıp güldü. “Tamam, anlamadım.”
“Bu daha iyiydi,”
diye mırıldandı Fanny.
“Anlatmak ister
misiniz?”
Sence? Der gibi baktı bu sefer Tyler’a. Genç adam kızın iş
prensiplerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu anlamıştı. Zaten asla Fanny’nin
savruk, kural dışı bir kız olduğunu düşünmemişti. Buna nasıl cüret edebilirdi ki?
Yüzündeki
gülümsemeyi silip kızla ilgili düşüncelerinin –en azından tehlikeli olan
düşüncelerinin- hepsini def etti zihninden. Fanny’nin kendisi hakkında ne
düşündüğünü az çok biliyordu. Kızın gözünde kendini beğenmiş bir serseriydi
muhtemelen. Gerçek dışı olan bu fikirleri Fanny’nin aklından silmeyi her şeyden
çok istese de bunu yapmaya kalkıştığında derin sularda kulaç atma riskini de
göze almalıydı. Şayet, Fanny yüzünden kalbine aniden bir kramp girerse
yüzemeyip kendini attığı o sığ sularda boğulabilirdi. Bu, her şekilde sonucunda
hüsrana uğrayacağı, duygusal bir yatırımdı.
Tyler her zaman
olduğu gibi, şimdide hayatı hakkında ciddi adımlar atarken, kalbiyle değil
mantığıyla karar verecekti.
“Bu gün ki
yardımlarınız için çok teşekkür ederim,” dedi başını hafifçe cama yaslamış olan
kıza. “Helen sizi sevdi, buradan sonrasını ben idare etmeye çalışacağım. Bir
kez daha böyle bir buluşmaya katlanmamanız için elimden ne geliyorsa onu ya…”
“Saçmalamayın!”
diye bir bağırtı duyduğunda genç adam konuşmayı kesip olduğu yerde sıçradı. Bir
an direksiyon hâkimiyetini kaybedince araba sağa sola hafif zikzak çizdi, neyse
ki Tyler yoldan çıkmadan arabayı kenara çekip durdurmayı başarmıştı.
Kıza bakan
gözlerinde biraz hiddet, büyük ölçüde de şaşkınlık vardı. “Aklınızı mı
yitirdiniz?” diye sordu tehlikeli bir ses tonuyla. Kızın şaşkınlıkla gözlerini
kırpıştırdığını görünce sinirlerini yatıştırmak için ellerini direksiyona
dayayıp başını bileğinin üzerine yasladı.
“Üzgünüm,” diye
mırıldandı Fanny. “Ben sadece…”
“Siz sadece beni
şaşırtmaktan zevk mi alıyorsunuz?” diye bağırdı Tyler başını hızla kaldırarak.
“Eğer kontrolü tamamen kaybetseydim şu anda arabanızla birlikte uçurumdan aşağı
yuvarlanıp parçalanmış olurduk!”
Fanny kendini
toparlamıştı anlaşılan çünkü Tanrı biliyor ya, şu anda oda en az genç adam kadar
kızgın görünüyordu. “Ama ne yuvarlandık, nede parçalandık!” dedi kız inatçı bir
tavırla. “Sapasağlamsınız. Hatta o kadar sağlamsınız ki karşıma geçmiş bana
yüksek perdeden nutuk çekiyorsunuz!”
Tyler gülsün mü
ağlasın mı bilemiyordu. Bu kız alttan almanın ne demek olduğunu bilmiyor
olabilir miydi? Evet, Tyler’ın izlenimlerine göre öyleydi.
“Bakın,” dedi
titreyen sesine lanet ederek. “İnanın şu anda bana bağırmak istemezsiniz Bayan
Fanny.”
Kız ellerini
sinirle sağa sola salladı. “Nedenmiş?” diye sordu hırçınca.
Tyler sınırlarının
zorlandığının farkındaydı ancak işin kötü yanı, Fanny genç adama ne yaptığının
bilincinde değildi. Gerçekten sinirliyken bir adamın damarına basacak kadar saf
olabilir miydi? Tyler düşüncelerinin yoldan çıktığını fark edince kaşlarını
çattı.
“Size neden
olduğunu söylemeyi çok isterdim ama bu gün şanslı gününüzdesiniz. O yüzden şu
çenenizi biraz kapatın ve beni daha fazla sinirlendirmemeye çalışın.”
Fanny’nin ağzından
kaçan alaycı kıkırtı, Tyler’ın tüm dikkatini o güzelim dudaklara yöneltmesine
neden oldu. Kızın yine bir şey söylemek için dudaklarını araladığını gördüğünde
ise, Tyler çoktan mantığını bir kenara atmış ve tamamen güdülerinin emirlerini
yerine getirmeye başlamıştı. Genç adam koltuğunda yan dönüp Fanny’e hızla
yaklaşırken benden günah gitti diye
düşünüyordu…
Fanny
dudaklarının hoyrat bir öpüşle sarmalandığını hissettiğinde adeta donup
kalmıştı. Ne itiraz edebiliyor, nede hışmına uğradığı bu ani zevk dalgasıyla
mücadeleye girmek istiyordu. Genç adamla tartışırken böyle bir karşılık
alacağını nereden bilebilirdi ki? Tamam, adamın damarına bile bile basmıştı ve
kendini birazcık suçlu hissedebilirdi
ama yinede bu, adama kendisini öpme hakkını kazandırmazdı.
Daha öpücüğün
tadına varamadan Tyler’ın biraz geriye çekildiğini hissedince itiraz etmemek
için dudağını ısırdı. Ne zaman bu kadar arsız bir kıza dönüşmüştü?
“Kalbimi kırmaya
devam ediyorsunuz,” diye mırıldandı Tyler. Fanny bu boğuk sese ve ne dediğine
odaklanmaya çalışırken kaşlarını çattı. Kendi sesini bulmaya uğraşırken ise,
Tyler’ın başparmağını alt dudağının üzerinde hissetti. “Eğer bir erkeğin
egosunu zedelemek istiyorsanız onun öpüşüne kaskatı durarak karşılık
verebilirsiniz,” diye devam etti Tyler kısık bir fısıltıyla. “Sizinde az önce
yaptığınız tam olarak buydu.”
Fanny şaşırıp
kalmıştı. Tyler’ın söyledikleri, genç kızın, erkeklerin beyinlerinde bir sorun
olduğunu düşündüğü tezini doğrular nitelikteydi.
“Bırakı…”
Hırçınca söylemeye
çalıştığı sözler bir başka yakıcı öpücükle bertaraf edildi. Fanny bu defa
içinden kopup gelen inlemesini bastıramamıştı. Bu sesi duyan genç adam biraz
daha cesaretlenerek kızı belinden tutan ellerini daha baskıcı hale getirdi.
Fanny vücudunun genç adama doğru çekildiğini hissediyor ancak dudaklarında hissettiği
ısrarcı ve yumuşak dudakların varlığı, tüm doğru bildiklerinin geri planda
kalmasına neden oluyordu.
Ellerini nereye
koyacağını bir an bilemeyen kız çareyi genç adamın omuzlarına sıkı sıkı
tutunmakta buldu. Evet, şimdi doğru pozisyonda olduğunu hissediyordu. Elini
biraz daha aşağı indirerek genç adamın hızla çarpan kalbinin üzerine getirdi.
Bu çarpıntı kıza cesaret verdi, içine çektiği derin solukta genç adamın tadını
hissedince bir inleme daha koptu dudaklarından. Genç adamın dilini dudaklarında
hissettiğinde ise ölüp cennete gittiğini düşünüyordu...
Birbirlerinden
ayrıldıklarında ikisi de nefes nefese ve düşünemez haldeydiler. Ya da
düşünmemeleri gereken milyonlarca şeyi düşündükleri için uyuşmuş ve bitkin
durumdaydılar.
Vücutlarının üst
kısımları temas halindeydi ve genç kız bu durumu fark ettiğinde kendini biraz
geriye çekmeye çalıştı ancak genç adamın mengene gibi belini saran elleriyle
bir milim bile kıpırdamasının imkânı yoktu. Fanny gözlerini genç adamın yüzünde
gezdirdi. O sırada Tyler bir rüyadan uyanmış gibi gözlerini açtı ve Fanny’nin
yaptığını yapmaya koyuldu. Oda, genç kızın yüzünü ezberlercesine gözleriyle
süzüyor bu büyülü anı her an bozmasından korkarak kızı sıkı sıkıya sarmaya
çalışıyordu.
Sonunda, konuşacak
gücü bulduklarında Fanny dudaklarını araladı. “Bu olmamalıydı…” diye mırıldandı
duyulmayacak kadar kısık bir sesle.
Hala kendini
toplamaya çalışan Tyler çarpık bir gülüş attı kıza. “Nedenmiş?”
Fanny kendi
sorusuyla vurulunca kıkırdadı. Tyler alnını kızın alnına dayayarak derin bir
soluk çekti içine. “Gülüşüne bayılıyorum.”
Fanny bu güzel
sözlerle kalbinin ritminin tekrar bozulduğunu hissetti. Kendini ilk kez âşık
olan liseli bir kız gibi hissediyordu. Bu düşünceyle irkildi. Daha önce Jimmy’e
âşık olmuştu zaten ve Tyler için kesinlikle böyle duygular beslemiyordu.
Biraz geri
çekilmeye çalıştı, neyse ki bu sefer Tyler kıza izin vermişti. Fanny, Tyler’ın
gözlerine bakarken konuşamayacağını anlayıp adamın kollarının kıskacından
tamamen kurtuldu. İkisi de bir süre yüzleri birbirlerine dönük halde oturdular.
“Ne olacak şimdi?”
Fanny’nin
şaşkınlıkla sorduğu soru, Tyler’ın puslu zihnine ve oradan da hızla çarpan
kalbinden içeriye süzüldü. Bu samimi ve çocuksu soru, genç adamın kalbinde kısa
sürede hükümdarlık sağlayıp Tyler’ın dudaklarından güçlü bir kahkaha halinde
fırladı.
Olacak olan
belliydi ama Tyler bu konu hakkında henüz kıza açıklama yapmayı düşünmüyordu.
Kıza cevap vermeden arabayı çalıştırdı. Koltuğuna iyice yerleştiğinde yanında
huzursuzca kıpırdanan Fanny’e bakıp gülümsedi. Kızın gözlerindeki endişe
titreşimleri genç adamın gülümsemesine gölge düşürdü.
Derin bir nefes
alıp kıza uzandı. Minik çenesini parmaklarının arasına alarak Fanny’nin
kendisine bakmasını sağladı. “Endişelenme,” diye mırıldandı. “İstemediğin
hiçbir şey olmayacak.”
Genç adam o sırada
şaşkınlıkla kızla arasındaki resmiyeti bir kenara bıraktığını fark etti. İşin
ilginç yanı Fanny’nin henüz bunu fark etmemiş olmasıydı. Kız omuz silkti ama adamın
elini çenesinden çekmemişti. Bu Tyler’ı yeniden gülümsetti.
“Elbette
istemediğim hiçbir şey olmayacak,” dedi son derece egoist bir tavırla.
Tyler bu ukala
cevap karşısında tek kaşını havaya kaldırdı. “Bu bir meydan okuma mı?”
Fanny gözlerini
kocaman açtı. Bu adamın zihin frekansları kesinlikle parazitliydi. “Ne
münasebet! Tabii ki bir meydan okuma değil. Hem öyle olsa ne olur ki?”
Tyler, Fanny’nin
hararetli savunması üzerine ellerini kızın çenesinden çekip güçlü bir kahkaha daha
attı. “İnan bana son söylediğin söz bir meydan okumaydı,” dedi gülüşünü
güçlükle kontrol altına aldığında. “Ve ben, memnuniyetle bu düello teklifini
kabul ediyorum.”
Fanny’nin sinirle
kaşlarını çattığını ve ellerini yumruk yaptığını görünce derin gamzelerini
ortaya çıkaracak şekilde gülümsedi.
“Sen aklını
kaçırmışsın,” dedi kız kendi kendine söylenir gibi. “Evet, bunun tek mantıklı
açıklaması bu.”
“Neyin tek
mantıklı açıklaması bu?” diye sordu genç adam cevabı bilmesine rağmen.
“Tabii ki beni
öpmenin!” dedi kız hışımla.
Tyler hiç istifini
bozmadan arabayı hareket ettirdi. “O zaman,” dedi kendinden emin bir tavırla.
“Senin öpüşüme karşılık vermenin nedeni neydi?”
Bu sorunun
karşılığı kocaman bir sessizlik oldu. Tyler kıza baktığında onun gözlerini
kıstığını ve inatla kendisine bakmayı reddettiğini fark etti.
“Bilmiyorum!” dedi
kız sonra sinirle. “Onun suçlusu da sensin. Beni tecrübenle etkiledin.”
Tyler şaşkınlıkla
kaşlarını havaya kaldırdı. “Gerçekten mi?” dedi sonra hayretle. Fanny düşündüğünden
daha masumdu o zaman. Bu, genç adamın biraz daha yavaş ilerlemesine neden
olacaktı ama sonunda istediğini elde edecekti.
“Beni etkilediğine
dair noter tasdikli bir belge vermemi de ister misin? Diye sordu Fanny alayla.
Tyler keyifle
omzunu silkti. “Neden olmasın?”
“Ah,” diye mırıldandı
Fanny. Sonra anlamsızca bir şeyler söylemeye başladı. Tyler biraz daha dikkat
kesildiğinde kızın Fransızca küfrettiğini fark etti. Bu kelimeler genç adamın
şimdiye kadar duyduğu en melodik, en kusursuz, en etkileyici Fransızca’yla
söyleniyordu, hal böyle olunca adam kıza bir türlü sinirlenemiyordu. Muhtemelen
Fanny, Tyler’ın Fransızca bildiğini düşünmüyordu. Bu genç adamın işine gelirdi…
******
Fanny ne yaparsa yapsın öfkesini kontrol
altına alamıyordu. İçten içe bu sinirinin birazda kendisine yönelik olduğunu
biliyordu. Adamın öpüşünden etkilendiğini ne diye ağzından kaçırmıştı ki. Adama
tokat atması gerekirken oturmuş, burada karşılıklı atışıyorlardı. Âşık bir çift
gibi… Fanny başını sağa sola salladı. Resmen adamın öpüşünden, gülüşünden,
kısık, derinden gelen sesinden ve varlığından hoşlanıyordu. Tanrım ondan hoşlanıyordu… Bu felaketti!
Fanny, camı
aralayarak yatıştırıcı birkaç soluk çekmeye çalıştı içine. Ama ne yazık ki bu
bir işe yaramıyordu. Aldığı nefesler bir türlü ciğerlerine ulaşamıyordu sanki.
Kalbinin bu defa daha korkutucu bir hızla çarptığını fark etti.
Başını Tyler’a
çevirip fısıldadı. “Dur. Lütfen dur…”
Tyler bu çaresiz
fısıltıyı duyduğunda keskin bir frenle arabayı durdurdu. Kızın çok mu üstüne
gitmişti? Hayır, öyle olduğunu sanmıyordu. O zaman neden Fanny boğulacakmış gibi
görünüyor ve dudakları git gide beyazlıyordu? Genç adam panik yaptığını kıza
göstermeden ve Tanrı’ya kendisine metanet bahşetmesi için yakararak arabadan
indi. Hızla Fanny’nin tarafına gelip kızın kapısını açtı. Fanny şimdi daha da
bitkin görünüyordu.
“Ne oldu?” diye
sordu korkuyla.
Fanny cevap vermek
yerine ellerini Tyler’a uzattı. Genç adam, kızı, başını çarpmamaya özen göstererek
arabadan kucaklayıp indirdi. Aracın kapısını ayağıyla kapatarak yol kenarındaki
çimenliklerin üzerine kızı yatırdı.
“Fanny, beni
duyuyor musun?”
Kız derin nefesler
çekiyordu içine. Tyler Fanny’nin bileğini parmaklarının arasına alıp nabzını
buldu. Sonra kendi nabzını da kontrol etti. Fanny’nin ki normal olamayacak bir
hızda atıyordu.
Kızı tekrar
kucaklamaya yeltenirken “Hastaneye gidiyoruz,” diye mırıldandı.
“Hayır!” Ancak
Fanny’nin güçlü itirazı adamı durdurdu.
Tyler yatıştırıcı
bir şekilde elleriyle kızın saçlarını okşadı. “Neden gitmek istemiyorsun? Belki
ciddi bir durum vardır.”
“Hayır,” dedi kız
tekrar. “Birazdan düzelirim.”
Tyler öyle olması
için dua etti. “Eğer beş dakika içinde düzelmezsen gideceğiz ama,” dedi sonra.
Ona bir şey olmasına dayanamazdı.
Fanny “Tamam,”
diye fısıldadı.
Tyler ellerini bir
türlü Fanny’nin ipek gibi saçlarından çekemiyordu. Adeta zaman durmuş Tyler’da
o duran zamanın içine Fanny’le birlikte hapsolmuştu.
“Daha iyi misin?”
diye sordu adam umutla.
Fanny’nin
dudakları gülümseme bile denemeyecek bir zayıflıkla yukarı doğru kıvrıldı.
“Henüz bir dakika bile olmadı.”
Tyler kızın bu
durumdayken dahi espri yapmaya çalışmasını hayret ve takdirle izledi. “Bana
sorunun ne olduğunu söyleyecek misin?” diye sordu kızın üzerine biraz daha
eğilirken.
Fanny’nin gözleri
kapalıydı. Eğer açık olsaydı muhtemelen Tyler’ın yüzüne bu kadar yakın
durduğunu fark eder ve o anda sinirle kendine gelirdi. Tyler bu düşünce
karşısında gülümsedi. Ancak Fanny’nin dudaklarından kaçan yorgun soluk, genç
adamı da soluksuz bırakınca Tyler’ın gülüşü bir balon misali söndü.
“İtiraz etmede
gidelim hastaneye,” diye mırıldandı.
Fanny başını sağa
sola salladı. “Hastanelerden nefret ederim.”
“Seni
iyileştirdikten sonra onlardan yine nefret edebilirsin,” dedi Tyler. “Hatta istersen,
bu süre zarfında seni tedavi eden kişinin başka biri olduğunu hayal
edebilirsin. Doktor değil de… Ne bileyim hangi mesleği seviyorsan o mesleği
yapan kişi olduğunu. Ya da…”
Fanny gözlerini
aralayınca Tyler sustu. Kız gözlerini birkaç kez kırpıştırarak yüzünde endişe
kıvrımları oluşan ve aslında alaycı tavrının altında deli gibi korktuğu belli
olan Tyler’a odaklandı.
“Travma geçirmiş
gibi konuşmayı bırakır mısın? Hasta olan senmişsin gibi davranıyorsun.” Neyse
ki kızın sesi artık daha normal çıkıyordu.
Genç adam
kıkırdayınca Fanny’de gülümsedi. “İyi olman için her şeyi yapabilirim,” dedi
adam samimi bir itirafla. Fanny, Tyler’ın bu sözleri yalnızca paniklediği için
söylediğini düşünmeyi tercih etti. Böylesi daha güvenliydi.
“İyiyim,” dedi
Fanny. Adamın şüpheli tavrını fark edince “Gerçekten iyiyim,” dedi bu defa daha
yüksek sesle. Kız o anda birkaç şeyin farkına birden vardı. Adamın yüzündeki
çizgiler kaybolmuş ve gözlerindeki donuk bakış yerini güzel parıltılara
bırakmıştı, ayrıca Tyler, genç kıza haddinden fazla yakın duruyordu.
Fanny, yerinden
doğrulmaya çalışırken yeni bir keşifte daha bulundu. Adamın eli saçlarındaydı!
Kız, oturur pozisyona geldiğinde Tyler’ın elinin yanına düştüğünü gördü. Fanny,
bu yoksunluk hissinin tamamıyla az önceki kriz yüzünden olduğunu düşünerek
gülümsemeye çalıştı.
“Ufak bir panik
atak,” dedi adamın bu kadarını bilmeye hakkı olduğunu düşünerek. “Büyütülecek
bir şey değil.”
Tyler ciddi bir
ifadeyle onayladı. “Sanırım ilk kez başına gelmiyor.”
Bu, sorudan çok,
bir saptamaydı. Genç kız başıyla adamı onaylayarak ayaklandı. O sırada Tyler’da
hızla doğrulmuş ellerini her ihtimale karşı kıza doğru uzatmıştı. Fanny, bu
ilginin kalbinde neden olduğu ani baskı yüzünden içten içe, sesiz bir yıkım
yaşadı. Evet, korktuğu başına gelmiş ve kalbi, hem de kendi kalbi, sahibine; genç kıza ihanet etmişti.
Fanny, nasıl bir
aptallık edipte bu tehlikeli istilaya karşı koyabileceğini düşünmüştü? Daha
öncede aynı şeyleri yaşamamış mıydı? Aslında hayır, yaşamamıştı. Zaten Jimmy’le
çocukluklarını birlikte geçirmişler ve ergenlik çağına geldiklerinde ise
birbirlerine karşı boş olmadıklarını hissetmişlerdi. En azından Fanny o zaman
Jimmy’nin kendisine buna benzer bir teklif yaptığını hatırlıyordu. Küçükken her
şeyi irdelemeyi düşünecek kadar şüpheci ve mantıklı değildi. O an için Jimmy’le
olmak genç kıza doğru gibi gelmişti. Şimdi, yıllar sonra kalbiyle yeniden
tanışınca, aslında Jimmy’e olan hislerini doğru düzgün açığa kavuşturamadan,
kalbine insafsızca ceza kestiğini anlıyordu.
Hayal meyal
Tyler’ın koluna girdiğini ve onu arabaya götürdüğünü fark etti. Koltuğa
oturduğunda başını arkaya yaslayarak gözlerini kapattı. Aklı ve kalbi yıllar
öncesine doğru yolculuğa çıkarken “Dinlenmek istiyorum,” diye mırıldandı. En
azından bu açıklama, Tyler’ın onu, çıkmak üzere olduğu uzun yolculuktan
sorularıyla geri döndürmesini engellerdi…
HER ZAMAN Kİ GİBİ; BEĞENMENİZ DİLEĞİYLE...