6 Haziran 2018 Çarşamba

JULIA QUINN! (BRIDGERTON'S)





ÇOK sevdiğim bir diğer yazar olan JULIA QUINN ve kitaplarından kısaca söz etmek istiyorum sizlere.

Julia Quinn 1970 doğumlu ABD’li Best Seller aşk romanı yazarıdır. Yazarın harika yazım kabiliyeti onu diğer bir çok aşk romanı yazarından ayırmış, kitapları defalarca New York Times gazetesinin ‘en çok satan kitaplar’ listesine girmiştir.


Tanıtımını yapacağım ilk seri; BRIDGERTONS SERİSİ olacak.

Sırasıyla seri kitapları;


1) Yüreğe Söz Geçmiyor  (Daphne – Simon)



2) En Çok Beni Sev  (Kate – Anthony)



3) Son Söz Aşkın (Sophie – Benedict)



4) Rüyalar Gerçek Olsa  (Penelope – Colin)



5) Sonsuz Sevgilerimle (Eloise – Phillip)



6) Sana Muhtacım (Francesca – Michael)




7) Öpüşünde Saklı (Hyacinth – Gareth)




8) Biz Evleniyoruz (Lucy – Gregory)


              

Bridgertons serisi 8 kitaptan oluşmaktadır. Bilgilenmeniz için serinin arka kapak yazılarını yukarıda sizlerle paylaştım...

Yazarın diğer kitapları;


WYNDHAM SERİSİ;

1) KAYIP DÜK



2) HAYAL ETMEDİĞİN KADAR





Smythe-Smith Quartet Serisi;

4 KİTAPTAN OLUŞMAKTADIR;

1) CENNET GİBİ

KONUSU,

Bazen yalnızca arkadaş olmak yetmez, âşık da olursun.


Honoria Smythe-Smith:



A) Berbat keman çalıyor
B) Çocukken ona takılan 'Böcek' isminden dolayı hâlâ kırgın
C) Ağabeyinin en iyi arkadaşına KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi



Marcus Holroyd:



A) Chatteris Kontu
B) Üzücü şekilde ayağını burkmaya eğilimli
C) En iyi arkadaşının kız kardeşine KESİNLİKLE âşık değil
D) Hepsi



İkisi beraber:
A) Bolca çikolatalı pasta yiyorlar
B) Korkunç bir hastalığı ve dünyanın en kötü müzik gösterisini atlatıyorlar
C) Çaresizce birbirlerine âşık oluyorlar
D) Hepsi



Bu bir JULIA QUINN kitabı, bu yüzden cevapları biliyorsunuz değil mi?



2) BENİ ÖPTÜĞÜN GECE


KONUSU;

“Aşk böyle bir şey miydi? Başkasının acısı kendi acından daha mı çok yakardı canını?”

Anne Wynter belki de olduğunu söylediği kişi değildir…

Ama yine de soylu bir ailedeki üç genç hanımın mürebbiyesidir ve işini çok iyi yapmaktadır. Mesleğinin cilvesi gereği bir gece kendini geleneksel Smythe-Smith müzikalinde piyano başında, daha sonra enstrümanlarla dolu bir odada saklanırken, ardından da Lord Winstead'in yüzündeki yaralara eğilip bakarken bulur. Lord Winstead, uzun süredir erkeklerden uzak durmayı başaran Anne'i yıllar sonra gerçekten etkileyen ilk erkektir. Duygular işin içine girdiğinde genç kadın için zor günler başlar ve bir mürebbiye olarak, soylu bir erkekle birlikte olamayacağını kendine hatırlatması giderek imkansız hale gelir…

Daniel Smythe-Smith ölümcül bir tehlikeyle yüz yüze olabilir…

Ama yine de bu durum onu aşık olmaktan alıkoyamaz. Ailesinin geleneksel müzikalinde piyano başındaki gizemli kadını gördüğü ilk an, sanki zaman durur ve genç adam, ne olursa olsun, Anne'in peşine düşmeye yemin eder. Fakat Daniel'ın, onu öldürmeye ant içmiş bir düşmanı vardır. Ve düşman, Anne'in hayatını bir kez tehlikeye attığında Daniel'ı durduracak hiçbir şey yoktur…



3) DUDAKLARIMDA ŞARKISIN


KONUSU;

New York TimesÇoksatan Yazarı Julia Quinn yeni romanıyla okuyucularını hem güldürecek hem de onların kalplerini sızlatacak.


Hugh bu kadının can sıkıcı şekilde ukala olduğunu düşünüyordu...



Hugh Prentice hazırcevap kadınlara karşı asla sabırlı değildi ve eğer Leydi Sarah Pleinsworth utangaç ya da mahcup kelimelerinden haberdarsa bile onları çoktan lugatından çıkarmıştı. 



Pervasız bir düello matematik dehası olan Hugh'u sakat bir bacağa mahkûm etmişti ve şimdi Sarah gibi bir kadınla evlenmeyi hayal etmesi şöyle dursun, ona kur bile yapamazdı.



Sarah bu adamın delinin teki olduğunu düşünüyordu…



Hugh'un yaptığı düello neredeyse Sarah'ın tüm ailesini mahvedeceği için onu asla affedemezdi ama Sarah'ın asıl tahammül edemediği onun kişiliğiydi. Ancak bu ikili bir haftayı yan yana geçirmek zorunda kaldıklarında, ilk izlenimlerin o kadar da güvenilir olmadığını keşfedeceklerdi.



Sonra ilk öpücük ikincisine, üçüncüsüne ve dördüncüsüne yol açarken, matematik dehası lord hesabını şaşıracak ve her zaman hazırcevap olan leydi belki de ilk defa kendini nutku tutulmuş halde bulacaktı.



4) The Secrets of Sir Richard Kenworthy
Not: Serideki 4. kitap henüz Türkçe’ye çevrilmemiştir.
DİĞER KİTAPLARI


BANA SEVDİĞİNİ SÖYLE




ŞAHANE BİR KADININ GİZLİ GÜNLÜĞÜ

Konusu:


Bayan Miranda Cheever, henüz on yaşındayken; “muhteşem güzelliğe” dair hiçbir iz taşımıyordu. Taa ki, yakışıklı ve gösterişli Vikont Turner, onun bir gün büyüyerek çok güzel bir kadın olacağını söyleyene dek.. İşte o zaman Miranda, bu adamı sonsuza dek seveceğini biliyordu…

Oysa ilerleyen yıllar Miranda için ne kadar kolay olduysa, Turner için o kadar da acımasız olmuş; önemli bir kaybın altında ezilmiş, yalnız ve acı çeken bir adama dönüşmüştü.

Fakat Miranda yıllar önce günlüğünün ilk sayfasına geçirdiği bu gerçeği asla unutmadı… Kaderi olan bu aşkın, parmaklarının arasından kayıp gitmesine izin vermeyecekti…




Yazarın Türk diline çevrilen kitaplarını yukarıda sizler için arka kapak yazılarıyla birlikte paylaştım. Belirttiğim sıralamaları takip ederseniz herhangi bir aksaklık yaşamadan kitapları okuyabilirsiniz. Çok beğeneceğinize eminim. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.





AYŞE KARASOY VAN



3 Temmuz 2016 Pazar

Pinokyo'nun Rüyası ve Gitme...

Güzel arkadaşım Selvi'nin diğer muhteşem romanları; PİNOKYO'NUN RÜYASI ve GİTME...

Okumanızı yürekten tavsiye ediyorum...





SEN! BİR SELVİ ATICI ROMANI...





    Yine bir Selvi Atıcı romanı, yine harika kurgu ve karakterlerin birleşimi; SEN...

    Süheyla; "SEN" romanının başrol bayan kahramanı. Canından çok sevdiği kardeşinin çelişkili ölümüyle sarsılmış ve zihnini kemiren bu bulmacayı çözmek için ant içmiş, bu uğurda her türlü tehlikeye atılmaktan çekinmemiş bir kadın o. 

    Bir gün hayat Süheyla'ya güzel bir sürpriz yapıyor ve Demir'le kaderlerini birleştiriyor. İki karakterde aralarındaki çekimle mücadele etmeye çalışsalarda sonunda aşk kazanıyor ve Süheyla acı bulmacasını Demir'le birlikte çözüyor. 

    Selvi yine okuyucuyu içine çeken, sürükleyici, muhteşem bir romana daha imza attı. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim...  ,

14 Temmuz 2015 Salı

2 Ekim 2014 Perşembe

JULIE GARWOOD

JULIE GARWOOD!

İsim yeterince heyecan verici zaten ama tanımayanlar için ‘JULIE GARWOOD’ adını taşıyan muhteşem kadının kim olduğunu açıklayayım. Julie Garwood; birbirinden güzel romanlara imza atmış harika bir yazardır. Kendisi; 1946 yılında Kansas City'de doğmuş ve İrlanda asıllı kalabalık bir ailede büyümüş.

Yazar, küçük yaşta bir ameliyat geçirdiği için bir süre okula gidememiş ve okuma-yazma derslerinden geri kalmış. Ailesi bu durumu 11 yaşındayken fark etmiş. Bunun üzerine yaz okuluna gönderilmiş ve kitaplarla tanışması da bu sayede olmuş.

Julie Garwood, ilk kitabını Emily Chase takma adı altında çıkardı. Bu, bir çocuk kitabıydı. Daha sonra kariyerine kendi adı altında devam etti. Romanlarından birçoğu Türkçeye çevrildi. Bu eşsiz kitaplardan hangisini seçip de anlatayım burada karar veremedim. Bu nedenle kitapların isimlerinden ve bir iki tanesinin konusundan kısa kısa bahsedeceğim. Böylece sizlerde okumadan önce –ki hepsini okumak isteyeceğinizden eminim- kitaplar hakkında benim yorumlarımın ışığı altında biraz daha ayrıntılı fikirlere sahip olmuş olursunuz…

JULIE GARWOOD; GELİN

    Konusu ve karakterleriyle sizi baştan çıkaracak olan bu harika kitap, anlatılmaz, okunur… Ancak ben elimden geldiğince romanın güzelliğini kelimelere yansıtmaya çalışacağım.

Kitap 1100-1102 yıllarının İskoçya ve İngiltere’sin de geçiyor. Aslına bakacak olursanız İngiltere ikinci planda. Buradaki asıl cevher İskoçya!

Alec Kincaid; güçlü kuvvetli, yaman bir İskoç Bey’idir. Kral’ının emriyle, nefret ettiği İngiliz’lerden bir kızı, kendisine gelin olarak seçmesi gerekmektedir. Bu can sıkıcı görevin sırtına yüklediği rahatsızlık altında, en yakın arkadaşıyla beraber İngiltere’ye –İngiltere Kralı tarafından vergilerini ödemediği için kızlarının İskoç’larla evlenmesini emretmesiyle cezalandırılan, Baron Jamison’ın evine- gelir. Kral’ının emriyle Baron’un kızlarından biriyle evlenip en yakın zamanda İskoçya’ya dönmesi gerekmektedir. Evliliği zoraki olsa da, mümkün olan en çabuk zaman diliminde topraklarına dönecek olması, tamamen kendi isteği doğrultusundadır.  

Alec, arkadaşı Daniel ile birlikte planlanandan daha erken bir tarihte ve habersiz olarak Baron Jamison’ın evine gelince kaderiyle –Jamie’yle- karşılaşır. Kız, bu karşılaşmadan tamamen habersizdir. Alec Kincaid’in ve arkadaşının kendisini dinlediğinden bir haber, kız kardeşi Mary’e İskoç’lar hakkında duyduğu abartılı hikâyeleri süsleyerek anlatmaktadır. Bu sırada yanlarında Jamie’nin çok yakın dostu olan yaşlı Kâhya’ları Gaga da bulunmaktadır. Alec, Jamie’yi görmeden onunla evlenmeye karar vermiştir. Kızın duygularını önemsemeden, hatta seçildiği için gurur duyması gerektiğini düşünerek, Jamie’nin ve Baron’un karşısına çıkar. Neticede, arkadaşı Daniel Mary’i, Alec’te Jamie’yi eş olarak kendilerine alırlar. İki kız, bu acı kaderi hak etmek için ne yaptıklarını düşünmeye bile doğru dürüst fırsat bulamadan, hemen İskoçya’ya doğru yola çıkarlar.

Romanın buradan sonrası, Alec ve Jamie’nin hem güldüren hem de ağlatan romantik hikâyesiyle devam ediyor. İçimden, kitabın tamamını bir çırpıda anlatmak geçiyorsa da bu kadar spoiler yeter diyor ve Gelin adlı romanın açıklamasını burada sonlandırıyorum. Dilerim, paylaştıklarım merakınızı cezp etmiş ve kitabı okumanız doğrultusunda size doğru bir önder olmuştur. Yukarıda yazdıklarım, kitapta olanların ufak bir esintisi. Asıl fırtınaya şahit ve dâhil olmak istiyorsanız ne bekliyorsunuz? Gelin romanı onu okumanız için sizi bekliyor…   

JULIE GARWOOD; DÜĞÜN

Gelin adlı romanın çok tutulmasının ardından yazar, seriyi devam ettirme kararı almış ve Düğün romanını yazarak, biz okuyuculara, bir kez daha eşsiz kaleminin tadına varma hakkı tanımıştır.

Bu romanda da Gelin-de ki karakterlerle yeniden karşılaşıyoruz. Fakat bu defa başrolde başkaları var. Connor ve Brenna…

Connor MacAlister, ölüm döşeğinde olan babasından bir miras devralır. Bu miras intikamdır… Connor’ın hayatı babasını son yolculuğuna uğurladıktan sonra tamamen değişir. Artık genç adamın kalbinde babasının oraya yerleştirdiği çetin bir intikam ateşi yanmaktadır. Neyse ki babası ölmeden önce, genç adam için bir iyilik yapar ve onu Alec Kincaid’in yanına gitmesi için teşvik eder. Connor, babasının sözünü dinleyip kendi topraklarını terk eder ve Alec’in yanına giderek yeni bir hayata başlar.

Yıllar sonra -1108 yılında- genç adam kaderindeki kadınla tanışacağı eve, arkadaşlarıyla beraber bir ziyaret yapar. O zamanlar Brenna, küçücük, hayat dolu, konuşkan bir çocuktur. Connor’u ilk gördüğü an –haklı olarak- onun bir dev olduğunu düşünür. Küçük kız, bu devden hoşlanmıştır. Kaderde, bir şekilde onlara imkân sunar ve küçücük bir çocuk olan Brenna, Connor’a evlenme teklif eder. Elbette bu teklifinin başına daha sonra ne gibi dertler açacağından habersizdir...

Vereceğim spoiler bu kadar... Kitabı okuduğunuz zaman neler olduğunu öğrenme şansına erişeceksiniz. Şahit olmaktan hiç pişman olmayacağınız bir maceranın sizleri beklediğinin garantisini verebilirim. Daha fazla zaman kaybetmeyin, bu kadının yazdıkları gerçekten okunmaya değer…    


Julie Garwood’un Türkçeye çevrilen diğer romanlarının yalnızca isimlerini ve bazılarının arka kapak yazılarını sizinle paylaşacağım. Emin olun her birini okumak isteyeceksiniz…

JULIE GARWOOD: SIR




JULIE GARWOOD: FİDYE



JULIE GARWOOD: ÖDÜL






  

JULIE GARWOOD: YAZGI


JULIE GARWOOD: GÜLLERE SOR


JULIE GARWOOD: KALP HIRSIZI

JULIE GARWOOD: SEN DE YANARSIN



JULIE GARWOOD: GÖLGEDE DANS


JULIE GARWOOD: ATEŞ VE BUZ





KİMLİKSİZ ARTIK RAFLARDA!

Güzel arkadaşımın muhteşem romanı KİMLİKSİZ artık Müptela Yayınları'nın katkılarıyla tüm kitapçılarda! Kimliksiz'i kitaplığınıza eklemekten ve Deryal'le tanışmaktan hiç pişman olmayacaksınız. 


24 Mayıs 2013 Cuma

FLOWER BOY NEXT DOOR!





Diziyi az önce bitirdim ve duygularımın üzerini zaman tozlandırmasın diye hemen bu satırları yazmaya başladım. Flower Boy Next Door (Yan kapıdaki yakışıklı) şimdiye kadar izlediğim Kore Dizileri’nin içinde kelime kullanışı ve duygu yoğunluğu açısından en zengin olanıydı. Secret Garden’da da, Alice Harikalar Diyarında’nın da yardımıyla bolca şiirsellik vardı ancak bu dizide ki cümleler beni daha çok etkiledi.

Park Shin Hye; doğallığı ve samimi gülümsemesiyle en beğendiğim Koreli oyunculardandır. Şimdiye kadar oynadığı dizilerde rolünün hakkını sonuna kadar vermiş ve tek başına sahneyi zenginleştirme yeteneğiyle dizileri daha izlenesi kılmıştır.

Flower Boy Next Door’a geri dönecek olursak; Go Dok Mi (Park Shin Hye) geçmişinde yaşadığı dramatik olaylar üzerine kendini evine kapatmış ve 3 yıl boyunca zorunluluklar haricinde dışarı çıkmamış bir genç kızdır. Dok Mi evden çalışarak editörlük yapmaktadır, günlüğüne yazdıkları da (burada senaristi tebrik ediyorum) zaten duygusal olan sahneleri daha bir ağlanası hale getiriyor. Koreli senarist ve yönetmenlerin drama da çok başarılı oldukları dünyaca kabul edilmiş bir gerçek. Bu dizide romantik-dram kıvamındaydı. Başrolü Shin Hye ile paylaşan Yoon Si Yoon oldukça sevimli ancak benim gönlüm, Go Dok Mi’nin, Si Yoon’u değil, Oh Jin Rak’ı (Kim Ji Hoon) seçmesinden yanaydı. Neyse ki biz hayranların kişisel görüşleri üzerine dizi yapmıyorlar. Yoksa ortaya kördüğümler halinde bir aşk yumağı çıkardı.

Dizi 16 bölümden oluşuyor. Akıcı ve yoğun bir konusu var. Karakterler rollerinin hakkını vermekte son derece başarılı ve yukarıda da belirttiğim gibi dizide kullanılan kelimeler insanın yüreğine dokunuyor. Eminim ne demek istediğimi diziyi izledikten sonra daha iyi anlayacaksınız, belki de hepimizin hayatında zaman zaman yer almış olan dramatik yaşanmışlıklar dizide başarıyla ortaya konmuş. İzlerken, işte hissettiğim duygular tam olarak bunlardı, diyeceğiniz çok replik olacak. Haydi ne duruyorsunuz? Flower Boy Next Door sizin kapıyı çalmanızı bekliyor!




Bir kişi dünyayı değiştiremez… Ama birisi için tüm dünya olabilirsiniz. Sıcak, aydınlık ve huzurlu bir dünya… Eğer herkes bir insan için böyle bir dünya olabilirse bir kişi on kişi olur ve sonra yüz kişi… O zaman dünya mutlu insanlarla dolar… 

FLOWER BOY NEXT DOOR (ALINTI)

AYŞE KARASOY


JULIA QUINN! (BRIDGERTON'S)

ÇOK sevdiğim bir diğer yazar olan JULIA QUINN ve kitaplarından kısaca söz etmek istiyorum sizlere. Julia Quinn 1970 doğumlu ABD’...